SUALTI / KARASAL FİBER OPTİK ve UYDU HABERLEŞME SİSTEMLERİ

SUALTI / KARASAL FİBER OPTİK ve UYDU HABERLEŞME SİSTEMLERİ

Sayısal veri trafiğinin önemi içinden geçilen bu pandemi döneminde bir kez daha anlaşıldı. Birçok ulus hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağından bahsediyor. Evet, haberleşmek insanoğlunun vazgeçilmez ihtiyacı hele elektronik haberleşme olmazsa olmazımız. Ülkelerin Yeni Stratejik Gücü, Veri Haberleşme Sistemleri, Sayısal Veri Üretimi, İşlenmesi ve Depolama Teknolojileridir.

Her geçen yıl katlanarak artan elektronik cihaz ve kullanıcı sayısı, bunların neden olacağı yüksek hacimli sayısal veri aktarım ihtiyacı önümüzdeki zaman diliminin en büyük sorunlarından biridir. Bu sorunları aşmak için henüz hazır değiliz. Dünyanın en büyük network altyapı üreticilerinden olan Cisco’nun tahminlerine göre 2019’da dünyanın aylık mobil veri aktarımı 25Exabyte yani 26.214.400Terabyte sınırına dayanacak. IDC’ye göre de geniş bant aylık veri aktarımı 73,4Exabyte yani 76.965.478Terabyte olacaktır. 2015 yılında ulaşılan boyut ise 3,7Exabyte’tı yani 3.879.731Terabyte’tır. Günümüzde yaklaşık saniyede 30Terabyte boyutunda veri transferi yapan insanoğlu bu veriyi taşımak için saniyede 240Terabit/Ps bant genişliğini kullanmakta ve bu değer her geçen gün artmaktadır. (Sualtı ve Karasal Fiber Optik Omurgaları Üzerinden)

Uydu (Satellite) Üzerinden Veri Trafiğinin Taşınması

Alçak Dünya Yörüngesi LEO (Low Earth Orbit)
Bu yörüngenin dünyaya olan uzaklığı 160km ile 2000km arasındadır. Yörünge periyodu (dolanım süresi) yaklaşık 88 dakika ile 127 dakikadır. 160km’nin altındaki uydular çok hızlı yörünge bozunumu ve yükseklik kaybına maruz kalmaktadırlar. 1968’den 1972’ye kadar olan dört yıllık dönemde Apollo programında ay uçuşlarına katılan 24 astronot hariç olmak üzere, tüm insan uçuşları, LEO ya da daha düşük bir mesafede gerçekleşmiştir. Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS), LEO’da bulunmaktadır. Bugüne kadar tüm mürettebatlı uzay görevlerinin çoğunluğu LEO’da yer almaktadır. Bu yörünge ile iletişim için gecikme süresi yaklaşık olarak 20-25 milisaniyedir.
LEO (Low Earth Orbit) uyduları, yer küreye daha yakın olduğu için (160km-2000km) dünya yörüngesinde konumlandırılmıştır. LEO uyduları, geleneksel uydu internet hizmetine göre daha az gecikmeye sahip ve daha yüksek kapasiteli iletişim sağlamak için günümüzde talep görmektedir.

SpaceX, Yeni Nesil İnternet Dağıtan Uydular Yarışında;
SpaceX, Starlink projesi kapsamında Mayıs ayında, 60 uydudan oluşan ilk partiyi başarıyla yörüngeye yerleştirdi. Starlink projesi ile uluslararası karasal fiber optik kabloların üzerinden taşınan veri trafiğinden daha düşük gecikme süreleri sağlayacağını iddia etmektedir.

SpaceX, FCC'ye (Federal Communications Commission) “Proje tamamen optimize edildiğinde, ABD'deki ve dünyadaki tüketiciler ve işletmeler için düşük gecikmeli ve yüksek bant genişliği (kullanıcı başına 1Gbps'ye kadar) hizmetleri sağlayabilecektir” dedi. “Ek geliştirme çalışmalarına tabi olarak, SpaceX kendi uydularını, ağ geçidi olarak hizmet verecek yer istasyonlarını ve kullanıcı terminallerini tasarlamayı ve üretmeyi planlıyor.” Ev kullanıcıları bu hizmeti alabilmek için duvarlara veya çatılara monte edilmesi ve çalıştırılması kolay olan düşük profilli bir kullanıcı terminali alacaktır. SpaceX, Ku ve Ka bantlarında 10GHz ve 30GHz arasındaki frekansları kullanacak. Şirket, her şeyi maliyet-etkililik ve güvenilirlik hedefleriyle baştan aşağı tasarlayacağını belirtiyor. SpaceX CEO’su Elon Musk, uydu internet projesinde en az iki yıldır çalışıyor ve SpaceX, uydu üretimini ve uzay taşımacılığını desteklemek için Ocak 2015'te Google ve Fidelity Investments'tan 1 milyar dolarlık fon aldı.

Tesla Motors’un ve SpaceX’in kurucusu olan Musk, tüm dünya’ya yüksek hızda interneti düşük maliyetle sunmayı hedefliyor. Proje başarılı olduğu takdirde 2024’e kadar dünyanın her yerinde interneti yüksek hızda ve düşük maliyetle verebilmek için 4425 adet uyduyu uzaya gönderecek. Musk verilecek hizmeti önce bedava dağıtacağını söylemiş daha sonra planlar değişerek fiyat listeleri hazırlamıştır. Kimse kimseye uydular üstünden taşınacak uluslararası geniş bant internet hizmeti gibi elit bir servisi bedavaya veya kamuoyuna açıklandığı gibi bedavaya yakın rakamlara veremez! Kaldı ki, astronomik üretim, yörüngeye fırlatma ve işletme maliyetleri olan böyle bir teknoloji ancak daha büyük amaçlar için planlanmıştır. Biraz da işin teknik yönüne bakalım;

Dünya İnternet kullanım istatistiklerine baktığımızda genel kullanıcı sayısı toplamda 4,54 milyar kişi ki bu oran dünya nüfusunun %59'u anlamına geliyor. İnternet kullanıcıları da günde ortalama olarak 7 saat İnternet kullanmaktadır. Öyleyse,

Yukarıda, internet üzerinden taşınan veri boyutu yaklaşık ayda 76.965.478Terabyte (73,4Exabyte), saniyede ise 30Terabyte olarak açıklanmıştır.

Bu veriyi taşımak için saniyede 240Terabit/Ps bant genişliğine (veri hızına) ihtiyaç vardır. SpaceX’in kamuoyuna belirttiği hizmet hızları, 10Gbit (10.000Mbit), 20Gbit (20.000Mbit) ve 1.Tbit’dir (1.000.000Mbit) bu üç servis planın ortalamasını alırsak, 1.000.000Mbit+20.000Mbit+10.000Mbit = 1.030.000/3 = 343.333Mbit (yaklaşık 343Gbit/Ps) 343Gbit/Ps ile saniyede taşınacak veri boyutu (343Gbit/8bit) = 42,8Gbyte/Ps (yaklaşık 43Gigabyte/Ps’tır.

Varsayalım, 4.540.000.000 insan bu hizmeti belirtilen rakamlara satın alırsa; Toplam planlanan taşınacak veri boyutu = 43Gbyte x 4.540.000.000 kullanıcı = 186.176,3Petabyte/Ps (yaklaşık 181,8Exabyte)

Bu değer Cisco’nun mobil internet tahminlerinden yaklaşık 7 kat, IDC’nin geniş bant internet tahminlerinden de 2,5 kat daha büyüktür. Bu büyüklükteki bir sayısal veriyi uydu sistemleri ile taşımak günümüz şartlarında mümkün değildir.

Konunun özeti; SpaceX, LEO uydu haberleşme sistemi üzerinden 4435 adet uydu ile ayda yaklaşık 182Exabyte veri taşınmayı planlamaktadır. Bir LEO uydusu ne kadar veri taşır? Aşağıda, SpaceX tarafından takımyıldızı için verilen uydu başına ortalama veri hızını ve toplam sistem verimi tahminleri mevcuttur. Tam kapasiteye ulaşmak için gereken yer istasyonu sayısı da aşağıda yer almaktadır;

SpaceX

  • Uydu başına ortalama veri hızı (Gbit/Ps)     5.36
  • Toplam sistem çıktısı (satılabilir kapasite, Tbit/Ps)     23.70
  • Tam kapasiteye ulaşmak için gereken yer istasyonları     123
  • 50 yer istasyonu ile aktarım (Tbit/Ps)     16.80

Günümüzde gelinen noktada LEO (~1200km) düşük irtifa uydularına büyük yatırımlar yapılmakta. Yeni teknolojilerle tek noktaya 250Mbit/Ps hızında veri aktarılabilmekte ve tek bir uydunun toplam kapasitesi 2Tbit/Ps seviyelerine çıkabilmektedir.

Özet;

SpaceX, toplamda 4425 LEO uydusu ile aynı anda 23.70Tbit/Ps bant hızı kapasitesi ile hizmet sağlayabilecektir. (5,36Gbit/Ps x 4425 adet Uydu=23.718Gbit/Ps, yaklaşık 23,70Tbit/Ps) Var olan sualtı ve karasal fiber optik omurga sistemlerine uydu sistemlerinin rakip olabilmesi için yapılan uydu yatırımının 10 kat daha fazla olması gerekmektedir. Ayrıca, LEO uyduları yeryüzünden 160km-2000km yükseklikte konumlanmış olduklarından kapsama alanları dardır. Bu nedenle evrensel hizmet sağlanabilmesi için çok sayıda LEO uydusu kullanılmaktadır. Atmosfer etkilerine maruz kaldıklarından ömürleri kısadır. Yörüngede kalabilmek için oldukça hızlı hareket ederler, bu nedenle kapsama alanları 10-15 dakika içinde değişir.

Uydu haberleşmesinde atmosferin etkileri 3 GHz frekans bölgesinin altında ve üstünde farklılıklar göstermektedir. Bu bölgede yağmurun, bulutların, sisin ve atmosferik gazların neden olduğu kayıplar ve zayıflatmalar genellikle frekansa bağlı olarak uydu haberleşme linkleri üzerinde etkili olurlar. Yağmur zayıflatmasının etkisi temelde frekansa ve anten yükseklik açısına bağlı olarak değişen kayıplara neden olur. Frekans arttıkça dalga boyu küçüleceği için, (daha fazla veri transferi için frekansın artması gereklidir.) haberleşmede kullanılan dalga boyunun yağmur damlalarının boyutlarından etkilenecek kadar küçüldüğü frekans değerlerinde kayıplar artar. Oksijen, su buharı, bulutlar, sis ve yağmur gibi atmosferin yapısını oluşturan bileşen ve hava olayları nedeniyle oluşan gürültü türleri de 10 GHz ’in üzerindeki frekans değerlerinde çok ciddiye alınması gereken bir konudur.

LEO uydular dünyanın yüzeyine yakındırlar. Dolayısıyla uydu haberleşmesindeki gecikme ve yankı problemi yok denecek kadar azdır. Ancak yeryüzündeki kullanıcıların üzerinden çok kısa süreli geçerler. Bu uydular dünyanın herhangi bir yerini sürekli kapsayamazlar. Fiber optik kablo sistemleri sabit uydu sistemlerinin gelişimini etkiler. Bazı fiber optik hatların olduğu yerlerde iletimin buraya kaydırılması doğaldır. Yaklaşık yirmi yıldır uydu haberleşmesi ve fiber optik birlikte büyük gelişmeler sağlamıştır. Fiber optikte uydu sistemlerine göre daha az gecikme ve yankı vardır. Uydu fırlatma ve çalışmaya göre riski azdır. Gürültüden fazla etkilenmezler ve ömürleri daha fazladır. Uydu sistemleri mesafeden etkilenmezler ancak Asla Unutmayın ki! Trafik miktarından etkilenirler. (Uydu sistemleri ve radyo frekans dalgaları fiber optik kablolar üzerinden taşınan veri boyutlarını ve hızlarını destekleyemezler.)

Yukarıda izah edilen konu, ülkeler ve kıtalar arasında taşınan büyük sayısal veri boyutunun ihtiyacı olan devasa bant genişlikleri için uydu haberleşmesi uygun değildir bu sebeple sualtı ve karasal fiber optik sistemleri tercih edilir. Ayrıca uydu haberleşmesini olumsuz etkileyen oksijen, su buharı, bulutlar, sis ve yağmur gibi atmosferin yapısını oluşturan bileşenler sebebi ile uluslararası veri trafiğinde sadece uydu haberleşmelerine güvenmek ve bu haberleşme tipini tercih etmek büyük hata olur. Uydu haberleşme sistemleri fiber optik haberleşme sistemlerinin yedeği, karasal erişim imkânı olmayan noktalara ulaşım ve yük dengeleme gibi konularda büyük yararlar sağlayan kritik bir haberleşme türüdür.

Kaynak : https://polen.itu.edu.tr/bitstream/11527/10271/1/1663.pdf (Uydularda Güvenirlik İncelemesi ve Haberleşme Uydularının Taktik Saha İletişiminde Kullanılması.)

Yazımızın bu bölümünde kablosuz iletişim ve radyo frekans haberleşmesinin insan sağlığı üzerindeki etkilerine değineceğiz. Elektrik akımıyla çalışan her araç veya enerji taşıyan kablolar; çevresinde elektrik, manyetik veya elektromanyetik alan oluşturur. Bu aletlerin çalışması sırasında yakınında bulunan canlıların elektromanyetik alan etkisinde kaldığı bilinmektedir. Elektromanyetik dalga yayan cihazların etkin olarak kullanımının artması insan sağlığını negatif olarak etkilemektedir. Özellikle baz istasyonlarının, TV ve radyo antenlerinin, cep telefonlarının, mikro dalga fırınların, yüksek gerilim hatlarının, uydu antenlerinin, radarların vb. yaydığı elektromanyetik dalgalar; dolaşım ve sindirim sistemi bozukluğu, kan basıncı, DNA sentezi bozukluğu, baş ağrısı, depresyon gibi rahatsızlıklarla sebep olmaktadır. Elektrik alanında olduğu gibi, manyetik alan şiddeti de mesafe ile hızla azalır. Buna karşın, manyetik alan, elektrik alanında olduğu gibi engel teşkil eden nesnelerce neredeyse hiç engellenmez. Elektromanyetik alanlar, elektrik ve manyetik alanların bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Elektromanyetik alan terimi, Elektromanyetik enerjinin varlığını göstermek için kullanılır ve Elektromanyetik alanın iki bileşeni vardır. Bunlar Elektrik Alan ve Manyetik Alandır. Elektrik Alanı ve Manyetik alanların özellikleri farklıdır. Dolayısıyla bu alanların canlılar üzerine etkileri de farklı farklıdır. Örneğin Elektrik Alanları duvarlardan geçemezler. Hatta insan vücudundan geçerken bile şiddeti çok düşer. Öte yandan Manyetik Alanlar hemen hemen hiç engel tanımazlar. Elektrik Alanları insan bedeninin yüzeyinde zayıf akımlar oluştururken, Manyetik Alanlar ise vücudun içine girerek, bu tür akımların iç organlarda bile oluşmasına sebep olurlar. Elektromanyetik radyasyon; iyonlaştırıcı ve iyonlaştırıcı olmayan radyasyon olmak üzere iki grupta toplanabilir.

İyonlaştırıcı ve İyonlaştırıcı Olmayan Elektromanyetik Radyasyon

Elektromanyetik radyasyonlar boşlukta yayılma özelliğine sahiptir. Bu tür dalgalar dalga boyları ve frekansları ile belirlenir. Tüm Elektromanyetik dalgalar, boşlukta aynı hızla yayılır. Bu hız ışık hızına eşit olup saniyede 300.000 km'dir. Dalga boyu son derece küçüldüğünde elektromanyetik radyasyon (EMR), madde ile karşılaştığında, dalga olmaktan çok bir enerji kümesi gibi davranır. Bu enerji kümelerine "kuantum" ya da “foton” denir. Bu tipteki EMR'lar, X ve gamma ışınlarıdır. Bu ışınlar hücrelerdeki molekülleri bir arada tutan atomik bağları kırarak atomları ya da molekül parçalarını pozitif ya da negatif yüklü duruma getirebilecek yeterli enerjiye sahiptirler. Enerjileri çok yükselen bu ışınlar moleküllere çarptığında onları iyonlaştırarak, molekül yapısını, yani yaşamsal işlevlerini bozar. Bu nedenle bu ışınlar "iyonlaştırıcı elektromanyetik radyasyon" olarak tanımlanır. Yüksek enerjili iyonlaştırıcı elektromanyetik dalgalar, DNA ve genetik malzemeyi içeren biyolojik dokuda hasara yol açabilen moleküler değişikliklere yol açabilirler. Bu etkinin olabilmesi için dokunun x-ışınları ve gama ışınları gibi yüksek enerjili fotonlarla etkileşmesi gerekir. İyonlaştırıcı radyasyonun hücrelerin DNA’sını etkileyerek mutasyon ve kansere yol açtığı bilinmektedir. Bir diğer EMR grubu ise, noniyonize radyasyon, yani iyonlaştırmayan EMR grubudur. Noniyonize radyasyon (NIR) atomik bağları kırmak için yeterli enerjiye sahip olmayan fotonları içeren elektromanyetik parçalar için genel bir terimdir. Bu gruba giren dalgalar, az enerjiden yüksek enerjiye doğru, radyo dalgaları, mikro dalgalar, infrared radyasyon, görünür ışınlar, laser ışınları, ultraviyole ışınları olmak üzere sıralanırlar. Radyasyonun göreceli olarak düşük frekanslı biçimleri iyonlaştırıcı olmayan radyasyona örnektir. Elektrik akımıyla çalışan her araç veya ona enerji taşıyan kablolar; çevresinde elektrik, manyetik veya elektromanyetik alan oluşturur. Bu aletlerin çalışması sırasında yakınında bulunan canlıların elektromanyetik alan etkisinde kaldığı bilinmektedir. Yapılan araştırmalar sonucunda elektriğin iletimi ve kullanımı sırasında ortaya çıkan manyetik alanların insan sağlığı üzerinde olumsuz etkileri olduğu sık sık ifade edilmektedir. Elektromanyetik dalga yayan pek çok ortam içinde bulunuyoruz. İyonlaştırıcı olmayan radyasyon olarak ifade edilen elektromanyetik radyasyon kaynakları nelerdir?

  • Sabit telekomunikasyon cihazlarının (baz istasyonları ve cep telefonu) antenleri,
  • Radyo, televizyon ve telsiz verici istasyonlarının antenleri,
  • Elektrik iletim hatları ve trafo merkezleri,
  • TV, bilgisayar ekranları,
  • Radar sistemleri,
  • Uydu iletişim sistemleri,
  • Tıpta kullanılan bazı cihazlar,
  • Endüstride yüksek radyofrekansta çalışan bazı sistemler,
  • Elektrikli ev aletleri (mikrodalga fırın, traş makinesi, saç kurutma makinesi vb.)

Günlük hayatımızda ister istemez fazla oranda elektromanyetik dalgalara maruz kalıyoruz. Bu elektronik aletleri üreten büyük şirketler, bunların insan sağlığına zararı olmadığını ileri sürseler de, elektromanyetik alanın olumsuz etkilerinin olduğunu gösteren birçok araştırma sonucu vardır.

Elektro Manyetik Dalga Kaynakları

Yüksek Gerilim Hatları (YGH), Cep telefonları, Baz istasyonları, Bilgisayarlar, Telsizler, Çağrı cihazları, Radarlar, Mikrodalga fırınlar, Radyo TV Uydu antenleri ve bunların vericileri, Elektrikli ısıtıcılar, Elektrikli battaniyeler, Çamaşır ve bulaşık makineleri, Buzdolapları, Saç kurutma makineleri, Elektrikli tıraş makineleri, Trafolar, Tıbbi görüntüleme yöntemleri (MR, Tomografi, Radyolojik görüntüleme, Diatermi ünitelerinde), kısaca tüm elektrikli aletler ve tüm akım taşıyan kablolar birer Elektromanyetik dalga kaynağıdır. Ayrıca insanlar, yani bizler de kızılötesi Elektromanyetik dalga yaymaktayız. Bu şöyle olur;

Vücudumuz besinlerin yanmasıyla oluşan ısıyı, vücut sıcaklığını 37 0C’ de sabit tutmak için sürekli dışarıya vermek zorundadır. Bunu da kızılötesi Elektromanyetik dalga yaymakla gerçekleştirir. Ayrıca dünyamızın sıvı haldeki metal çekirdeğinin hareketinden kaynaklanan doğal bir değişken (AC) manyetik alanı vardır ve bu alan 10-5 Gauss düzeyindedir. (Dünyanın birde 0.5 Gauss'luk DC manyetik alanı vardır). İnsan bedeninde de değişik manyetik alanlar bulunur. Örneğin 0.1-20 Hz arasındaki beyin dalgaları 10-8 G'luk bir manyetik alan oluşturur. Ne var ki biraz önce saydığım tüm Elektromanyetik dalga kaynakları, bu doğal değerlerin çok üzerinde manyetik alan oluştururlar. Bizde günde 24 saat, yılda 365 gün bu manyetik alanların etkisinde kalıyoruz. Manyetik alanlar Gaussmetre veya Teslametre’ler ile ölçülmektedir.

Elektromanyetik Alanın İnsan Sağlığına Etkileri

İnsan vücudunun manyetik alanla olan dengesini bozan etkenlerden birisi de kimyasal kirleticiler, haberleşme frekansları, elektrik güç taşımalarından gelen sinyallerle çevrenin kirlenmesiyle ortaya çıkar. Toksik madde radyasyon gibi kirleticilerden gelen sinyaller canlının elektromanyetik dengesini bozmaktadır. Araştırmacıların insan tarafından yapılan elektromanyetik kirlilik (elektrosmog) olarak bilinen elektromanyetik alanın birikimli olduğunu ve genel keyifsizlik, boyunda sertlik, göğüs acısı, hafıza kaybı, baş ağrısı, kalp atışında ve kan kimyasında değişime uğratma, sindirim ve dolaşım sorunları oluşturabilmektedir.

Elektrosmog adı verilen teknolojinin beraberinde getirdiği elektromanyetik kirlenme, insan sağlığını tehdit eden ciddi unsurlardan birisidir. Yüksek gerilim hatlarından cep telefonu dalgalarına, radyo ve TV dalgalarından ev ve iş yerlerindeki bilgisayar ve elektrikli diğer eşyaların yaydığı elektromanyetik dalgalara kadar maruz kalınan elektromanyetik kirlilik sosyal yaşam ortamında hemen hemen her yerde sağlıksız bir atmosfer oluşturmaktadır. Elektromanyetik smog beyinden hücrelere gönderilen sinyalleri engelleyerek vücudun bağışıklık sistemine zarar verir, Son yıllarda büyük çapta araştırmalar yapılmasına neden olan bir etki ise insan yapımlı kuvvetli manyetik alan kaynağından doğan hastalıklardır. Kandaki zararlı proteinlerin ve toksinlerin beyne girmesini engelleyen savunma mekanizmasını devre dışı bırakmaya, yorgunluk, baş ağrısı, deride yanma hissi ortaya çıkarmaya, yüksek tansiyon oluşmasına, baş ağrıları, baş dönmesi ve dikkatin dağılmasına sebep olduğuna dair bulguları elde edilmiştir. Cep telefonu zararları üzerinde birçok araştırma yapılmaktadır. Cep telefonu alzheimer, parkinson ve multiple sclerosis (MS) gibi sinir hastalıklarının oluşma riskini artırmaktadır. Bu tip elektromanyetik alanların genelde iki etkisinden bahsedilir. Birisi ısı etkisidir. Çünkü yaydığı enerji, insan vücudundan geçerken bir miktar emilir, tutulur ve içerde bir ısı birikimi oluşur. Bu ısı istenmeyen sonuçlara sebep olabilir. İkincinin etkisi ise canlı organizma içindeki birbirine bağlanmış olan molekülleri, atomları etkiler ve bozar. Çeşitli araştırmalarda yüksek manyetik alanı olan bölgede yaşayan çocukların kanser olma olasılığının daha yüksek olduğu ve yine birkaç araştırmada yüksek manyetik alanın bulunduğu bölgede uzun süre kalan hamile kadınlarda zor doğum yaptıkları gözlenmiştir. Yüksek manyetik alanın, anne adaylarının düşük yapma olasılıklarını 3 kat artırdığı vurgulanmıştır. Çeşitli çalışmalarda, mobil telefon sinyallerinin beynin elektriksel aktivitelerinde ve algılama fonksiyonlarında (dikkat, hatırlama, tepki verme gibi) kısa süreli değişimlere neden olduğu belirlenmiştir. Özellikle bebekler ve çocuklar, elektromanyetik alanın olumsuz etkilerine karşı, gelişim dönemlerini tamamlamamış olmaları nedeniyle önemli bir risk grubu konumundadır. Elektromanyetik alan kirliliğinin gözle görülemeyişi, etkisinin çoğu zaman doğrudan hissedilemeyişi ve uzun zaman sonra etkisinin birikerek görülmesi nedeniyle elektromanyetik maruziyetin etkileri bugüne kadar yeterince önemsenmeyen bir konu oldu. Ancak cep telefonlarının ve baz istasyonlarının yaygınlaşması sonrasında, elektromanyetik alanın insan sağlığı üzerinde etkili olabileceği düşüncesi kamuoyunda yavaş yavaş oluşmaya başladı. İlgili literatürleri incelendiğimizde, elektromanyetik alanın sinir sistemi ve beyin fonksiyonları üzerine olumsuz etkilerinin olduğunu gösteren birçok araştırma olduğunu görüyoruz. Bu araştırma sonuçları elektromanyetik alana bağlı olası sağlık etkileri yönünden kesin ve tutarlı kanıtlar gösterememekle birlikte insanların zihninde kuşku ve merak uyandırmaktadır. Bu konuda daha kapsamlı bilimsel araştırmaların yapılması, sınırlamalara ilişkin yasal önlemlerin uygulanması, konunun takibi ve toplumun olası etkilere karşı uyarılması önem kazanmaktadır. Elektromanyetik Dalgaların İnsan Biyokimyası Üzerine Etkileri Elekromanyetik dalgaların etkileri virüsler, bitkiler, domuzlar, böcekler, kuşlar ve kurbağalarda kas-sinir preparatları üzerinde incelenmiştir. Bu değişik deney hayvanlarından elde edilen bulgular kısa dalgalar ile mikrodalgalar arasındaki frekansa sahip olan elekromanyetik dalgaların biyolojik etkilerinin etki alanı ile doğru orantılı, dalga uzunluğu ile ters orantılı olduğunu göstermiştir. Elektromanyetik radyasyonların (radyo frekansları, mikro dalgalar, infrared, görünür ve UV ışınları) ve bu ışınları kullanan ya da yayınlayan cihazların çevreye yaydığı Elektromanyetik alanının, biyolojik sistemler ve insan sağlığı üzerine olumsuz etkileri, yapılan çok sayı da deneysel çalışmayla kanıtlamaya çalışılmaktadır.

Kaynak ; http://openaccess.inonu.edu.tr:8080/xmlui/bitstream/handle/11616/10478/Makale.pdf?sequence=1&isAllowed=y

(Elektromanyetik Alanın İnsan Sağlığı Üzerindeki Etkileri, Effects of Electromagnetic Field on Human Health)

Yukarıda arz edilen radyo frekans dalgaları ve elektromanyetik sinyallerin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkilerini de göz önüne aldığımızda binlerce LEO uydusu ile exabyte’larca sayısal veriyi taşımak için kullanılacak yüksek frekans değerlerinin insan sağlığını üzerindeki ağır tahribatını görmüş oluyoruz. Günümüzün popüler GSM iletişim protokolü olan 5G’de bütün bu riskleri fazlası ile taşımaktadır. Teknoloji insan için üretilmeli ve insan yararına kullanılmalıdır. İnsanoğlu ve yaşadığımız dünyanın geleceği bilinçli ve sorumluluk duygusu ile üretilen projelere bağlıdır, asla kısa vadeli ve kısır menfaatlere dayalı planların kölesi olunmamalıdır.

                                                                                           Saygılarımla

                                                                                           Engin Demirbora